Eski Yunan'da Sanat Edebiyattır, Edebiyat ise Şiir

Eski Yunan'da Sanat Edebiyattır, Edebiyat ise Şiir
Antik Yunan’da sanat edebiyattır, edebiyat ise şiir.
Eski Yunanca’da bugün kullandığımız anlamda “sanat” sözcüğü yoktur. Latinler “ars” (gen; artis) derken, bu batı dillerine sözcüğün kökünden yola çıkarak “art” olarak geçmiştir. Eski Yunanca’da ise bu kavramı anlatmaya en yakın “tekhne” ya da “poieo” sözcükleri kullanılır. Poieo, daha çok yaratmak anlamına gelir ve bu yaratma eyleminden yola çıkarak, şiir ve ozanlar tanımlanır. Şiir, bir yaratıcı eylemin süreci ve sonucu olarak “poiesis” demektir. Şiiri yaratan kişi ise “poietes” ile tanımlanır.
“Tekhne” sözcüğü, bir yaratım sürecinde gerekli olan bilgi ve beceriyi kapsar. Günümüzde kullandığımız “teknik” ve “teknoloji” gibi sözcükler, bu kökten gelmektedir. Dolayısıyla, sanatla ilgili herhangi bir kulvarda kullanıldığında daha çok “zanaatçı” olarak tanımlamak yerinde olur.
E.Gombrich’in “Sanatın Öyküsü” kitabındaki sözlerine yaslanırsak, “heykelciler ve seramikçiler, atölyelerinde toz toprak içinde çalışan sıradan işçilerdi” denebilir. Sanatsal bir yaratı olarak öne çıkanlar ise ozanlardı; eserlerini tanrıçalardan (mousalar) esin alarak üretirlerdi.
Eski Yunan’da sanat edebiyattır, edebiyat ise şiirdir. Çünkü destanlar, komedyalar, tragedyalar gibi eserlerin hepsi şiir formunda yazılmıştır ve her birinin kendine göre bir ölçü şekli vardır. Örneğin, destanlar heksameter ölçü ile yazılırken, tragedyalar daha çok iambik ölçü ile yazılmaktadır.
Burada dikkat çeken bir nokta, seramikçilerin imzasıdır. Vazoyu yapan seramikçi, “epoiesen” olarak imzalar ki bu da poieo fiilinden türetilmiştir. Günümüz dillerinde bu ifade “yarattı” değil, “yaptı” olarak karşılanır. Hal böyleyken, seramik üzerini resimleyen ressam ise imzasını “yazmak, çizmek” anlamına gelen grapho sözcüğünü kullanır ve “çizdi” anlamında egraphsen olarak imzalar. Bu da günümüz dillerinde “boyadı” ifadesi ile karşılanır. Bu durum, o dönemde sanatın nasıl algılandığını ve sanatçının rolünü sorgulamaya yönlendirir.
Bu bağlamda, Antik Yunan’da sanatın edebi bir biçim olduğunu ve edebiyatın merkezinde şiirin yer aldığını söylemek mümkündür.
Eski Yunanca’da bugün kullandığımız anlamda “sanat” sözcüğü yoktur. Latinler “ars” (gen; artis) derken, bu batı dillerine sözcüğün kökünden yola çıkarak “art” olarak geçmiştir. Eski Yunanca’da ise bu kavramı anlatmaya en yakın “tekhne” ya da “poieo” sözcükleri kullanılır. Poieo, daha çok yaratmak anlamına gelir ve bu yaratma eyleminden yola çıkarak, şiir ve ozanlar tanımlanır. Şiir, bir yaratıcı eylemin süreci ve sonucu olarak “poiesis” demektir. Şiiri yaratan kişi ise “poietes” ile tanımlanır.
“Tekhne” sözcüğü, bir yaratım sürecinde gerekli olan bilgi ve beceriyi kapsar. Günümüzde kullandığımız “teknik” ve “teknoloji” gibi sözcükler, bu kökten gelmektedir. Dolayısıyla, sanatla ilgili herhangi bir kulvarda kullanıldığında daha çok “zanaatçı” olarak tanımlamak yerinde olur.
E.Gombrich’in “Sanatın Öyküsü” kitabındaki sözlerine yaslanırsak, “heykelciler ve seramikçiler, atölyelerinde toz toprak içinde çalışan sıradan işçilerdi” denebilir. Sanatsal bir yaratı olarak öne çıkanlar ise ozanlardı; eserlerini tanrıçalardan (mousalar) esin alarak üretirlerdi.
Eski Yunan’da sanat edebiyattır, edebiyat ise şiirdir. Çünkü destanlar, komedyalar, tragedyalar gibi eserlerin hepsi şiir formunda yazılmıştır ve her birinin kendine göre bir ölçü şekli vardır. Örneğin, destanlar heksameter ölçü ile yazılırken, tragedyalar daha çok iambik ölçü ile yazılmaktadır.
Burada dikkat çeken bir nokta, seramikçilerin imzasıdır. Vazoyu yapan seramikçi, “epoiesen” olarak imzalar ki bu da poieo fiilinden türetilmiştir. Günümüz dillerinde bu ifade “yarattı” değil, “yaptı” olarak karşılanır. Hal böyleyken, seramik üzerini resimleyen ressam ise imzasını “yazmak, çizmek” anlamına gelen grapho sözcüğünü kullanır ve “çizdi” anlamında egraphsen olarak imzalar. Bu da günümüz dillerinde “boyadı” ifadesi ile karşılanır. Bu durum, o dönemde sanatın nasıl algılandığını ve sanatçının rolünü sorgulamaya yönlendirir.
Bu bağlamda, Antik Yunan’da sanatın edebi bir biçim olduğunu ve edebiyatın merkezinde şiirin yer aldığını söylemek mümkündür.